3 Ağustos 2010 Salı

KIRILMA NOKTASI

Dün 5 Ekim 1987 günü idi. Benim için çok önemli bir gün.
Sonunda söyledi, zaten daha önce anlar gibi oluyordum fakat konduramıyordum bir türlü…
Anlamak , inanmak istemedim ilk önce. Çünkü alışmıştım her teneffüs yanımıza gelişine . Ve ona her bakışımda ‘ benimki ‘ diyordum ve o gözle bakıyordum.
Çocuk gibi ağladım bütün gün, ona hak veriyordum, hep böyle davranmasını istemiştim zaten.
Ama ne olursa olsun, biz hep arkadaş kalacaktık. Bunları ben söylüyordum.
Bütün gün ağladım işte yine de. Belki de içimden , ona karşı kırgınlığımdan, moral bozukluğundan…
Ama ona hiç kızmadım. Kızmaya da hakkım yok. Bunun bilincindeyim şu an.
Onu öyle çok kabullenmişim ki, duyduğum an sanki içimden, çok derinlerden bir şeyler, bir parçam kopmuş gibi oldu. Yaralandım sanki ve yaram devamlı kanıyor, hiç kabuk bağlamayacakmış gibi kanıyor, kanıyor. Çok acı… garip bir his .
Aklıma her gelişinde bir yanıklık hissediyorum, biraz da kendime yediremiyorum.
Böyle bir şey hiç aklıma gelmezdi değil… Son zamanlardaki davranışlarından da tahmin edebiliyordum.
Zaten bunun bir sonu olacaktı mutlaka ve belki de çok daha kötü olarak patlak verecekti. Ve onun böyle davranması, benim istediğim gibi bitmesi beni mutlu etti.
Pazartesi günü yaptıklarım çocukluktu. Onun önünde ağlamamalıydım. Şimdi ona çok teşekkür etmem gerekir çünkü bana büyük bir iyilik yaptı.
Artık arkadaşız, bu bana hem acı hem de mutluluk veriyor . *Çünkü eski hislerime her zaman hakim olmak zorundayım (bu zor ve acı). *Çünkü –hep istediğim gibi- gerçek bir dost olarak, arkadaş kalacağız. Artık buna alışmak zorundayım.
Biraz da sevinmeliyim. Çünkü şu anda bağımsızım. Özgürüm.
Daha kimler gelecek, kimler geçecek. O da her zaman gerçekten değer verdiğim , birbirinden güzel anılarımı paylaştıgım bir arkadaşım olarak kalacak.
O gerçekten çok, çok iyi bir arkadaş…
06/10/87 Salı

29 Temmuz 2010 Perşembe

GEL GEL ( ALINTI ve Kısacık Yorum)

GEL GEL
Gel gel ki ayrılığınla ne akıl kaldı ne din. Şu yoksul gönülden karar da gitti, sabır da (1) .
-Yüzümün sapsarı kesildiğini, gönlümün derdini, canevimdeki yanışı sorma : Çünkü anlatmaya sığacak şey değil bunlar, gel de gözünle gör .
-Senin sıcaklığınla, pişmiş somun gibi bir yüzüm vardı; şimdi bayat ekmek gibi ufalanmış, yerlere saçılmışım, gel de yoldaki topraklardan topla beni .
(1) : Şems gittikten sonra söylenmiştir.KAYNAK : MEVLANA Hayatı ve Eserlerinden Seçmeler (Varlık Yayınları, sayı:573) İstanbul Ekin Basımevinde basılmıştır. Mart 1958
- - - -
Not : En değerli miras kitaplardır (MultiPurposeGlue)

19 Temmuz 2010 Pazartesi

EN İYİ ARKADAŞLARIM

Ondan çok şey ögrendim...Dünyaya başka bir gözle bakmayı, olayları tarafsız bir şekilde yorumlamayı öğrendim. Hediye vermenin neden önemli olduğunu öğrendim , cevabı çok basitmiş : Karşındakini sevindirip, sevindiği zaman mutlu olmak. Fıkralara bayılır...En iyi arkadaşlarımdan biridir. Candır o...Kalbimin bir yarısı ona, diger yarısı, diger en iyi arkadaşıma aitç Diğer en iyi arkadaşım bana pek vakit ayıramasa da çok eğlendiricidir, taklidimi yapar, bol bol dalga geöer benle. Hastasıyım onun. Bir sefer onunla çok güzel bir yolculuğa çıktık, bol bol fotoğraf çektik. O da benim gibi şarkı söylemeyi cok sever. Muhabbet etmeye bayılır, yalnızlıktan hoşlanmaz pek... Her ne kadar geyiğe, eğlenceye çok düşkün görünse de, iç dünyası çok Derindir... Bir de çok güzeldir...Prensestir.

4 Temmuz 2010 Pazar

ICIMDEKI ALLAH SEVGISI

" Bana Allah Sevgisini tarif et deseler ;

Kalbimi bir kus tuyu siyirir hafifce
Bir cocugun sacini oksadigimda,
Bir kedinin, kopegin basini oksadigimda
Gozlerini kapayarak
Tesekkur ettiklerinde.... "

Meltem Dervisoglu

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Asagidaki paylasimin devami .

bu paylasimimin sebebi dun beni rahatsiz eden ne varsa , su animi bu dusunceden kurtaarmaya calismak. Dusuncesizce bir hareket , o dusuncesizligi saatlerce 'nasil boyle bir salaklik yaptim ' diye dusunerek zaman kaybina neden oluyor.
Kendimizi hatalarimizla kabul edip , hatalarimizdan ders almayi basarirsak huzurlu ve mutlu yasariz. Belki de kendine ve karsindakine hata yapma hakki vermektir onemli olan.

Simdi okuyacagim kitaba konsantre olabilirim artik . :)

Okuduklarimdan ogrendigim birsey var

Gunaydin. Ders kitaplari disinda ogrendigim ilk siir olan Ataol Behramoglu' nun 'Yasadiklarimdan Ogrendigim Birsey Var' dan esinlenerek ya da gonderme yaparak basliyorum gune. Sabah sabah bulanik dusuncelerimin sedimentasyonuna ihtiyacim var ilk is olarak kahvaltidan once. Sonra da " Bir Kum Tanesi Gibi Dinlenmeye"
Okuduklarimdan ogrendigim birsey var ; dunyayi, dunya barisi gibi kavramlari layikiyla anlayabilmek icin once kendinle barisik olmayi ogrenmeli. Once kendini oldugun gibi sevmeyi ogreneceksin ki baskalarini da oldugu gibi sevebileceksin. Insanin iyi yonlerini kabul etmesi cok kolay, ama zor olani basarmak daha keyif vericidir. Insan kendi karanlik yonlerini, hatalarini, tum zalakliklarini oldugu gibi kabullenip sevebilmeli. Bunu da karanlikta el yordamiyla bulmaya calisarak degil , isigi acarak, gerceklerle tum ciplakligiyla yuzleserek yapmali. Insanin beyninde bir ampul yanmasi boyle birsey olsa gerek. Okuduklarimdan ogrendigim birsey var ; hickimse sadece ve tamamen iyi degildir. Ayni sekilde tamamen kotu degildir.Sanki, tum sanatcilar, guzel ogretiler, filozoflar ayni seyi anlatmaya calisiyor. Bu noktadan sonra nasil anlattigin onemli oluyor." Bir kisi cikiyor " Ben hayatin SIRrini Cozdum" diye bagiriyor. Halbuki yeni birsey , farkli birsey yoktur soylediklerinde." Neyse , konuyu dagitmayalim. Burda amac neydi? karmasik dusunceleri yerli yerine oturtmaya calismak. Herkes herseyi bilerek dogar ve dogdugu anda unutur. Zamanla azalir bu bilgelik. Cocuklar o yuzden hepimizden olgun ve bilgedir. Cunku onlar orjine, baslangic noktasina daha yakindir. Yine konumuza donersek :) dun gecmiste kaldi, yarin da var mi yok mu belli degil , bilmiyoruz. O halde tek bildigimiz, elle tutulabilen tek gercekligimiz su andir. AN. Ve su anda ne dusunecegini secme hakkina sahipsin. Bir de iyi-kotu, arti-eksi, olumlu-olumsuz,... (ornekler arti sonsuza ve eksi sonsuza kadar uzatilabilir) ne varsa hersey insan icindir. O yuzden kendini ve baskalarini yargilarken , o an bir kez daha dusuneceksin. "Asla, asla demeyeceksin." Her AN dusuneceksin, sorgulayacaksin ama dune takilmayacaksin. Yarina da . Sifirdan baslayip artiracaksin. Bu arada mutlak degeri gormezden gelemezsin. Saga sola genisleyeceksin, SIFIR a ulasmaya calisacaksin. ( - sonsuz+sonsuz = sifir) Her canli, hersey YANSIMAdir." Hayir ve Ser Allah'tan gelir" . Idrak gucuyle kabul edersen bu gercegi, SEVERSIN herkesi, herseyi SAMIMIYETLE.

RATATOUILLE - (RATATUY) FILM Yön: Brad Pitt

Film mutfakta geciyor. Filmin kahramanı Remy. Remy, o kadar tatlı ki onu öpüp, bağrınıza basmak istiyorsunuz. Remy, kendi yeteneklerinin farkında ve aşçı olma isteğiyle yanıp tutusan bir çocuk. Ne var ki ailesi onu dış dünyanın tehlikelerinden korumak istiyor, tüm ailelerin çocuklarını korumak istedikleri gibi. Doğal olarak Remy sıkılıyor ve mutsuz çünkü istediklerini yapma ortamı bulamıyor. Derken, bir tesadüf (ya da kaza da denebilir) sonucu hayallerini gerçekleştirme şansını yakalıyor ! Kendini bir restoranda buluyor.
Az kalsın unutuyordum Remy aslında bir yavru fare...

Senaryo da Brad Pitt' e ait. Bu animasyonun yapımcısı tabii ki PIXAR. Çocuk filmi deyip geçmeyin. Notum 10 üstünden 8.50